Ağustos 30, 2010

Tatlı stresler bunlar...

Efendim mevsimlerden yaz, aylardan ramazan... Gönül ister ki her gün içimden geçen onca şeyi şöyle dolu dolu yazayım, lakin bir türlü vakit bulamıyorum. Sınavlar için koşturuyorum bir yandan, bir yandan ramazanın tatlı yorgunluğu, bir yandan aylardır kaldığım odamı toplama telaşı... bir hengamedir ki almış başını gidiyor 1 aydır. Bir sürü şey yazdım aslında, taslaklarda duruyor hepsi, tez zamanda şu sınavlarımı vereyim -inşallah-, bomba gibi geliyorum :) dönüşüm fevkaladenin fevkinde olacak nasip kısmetse :)
niye böyle alaturka tarzı yazıyorum ki kendime şaştım:) şu an bu satırları -eski- odamla aynı koridorda ama karşı tarafta olan bir başka odadan yazıyorum. Faslı bir arkadaşım ramazan dolayısıyla başka bir şehirdeki ailesinin yanına gidince, ben de kira sözleşmemi uzatamayınca ve yersiz yurtsuz kalınca, sağolsun odasının anahtarını hiç düşünmeden bana verdi. Evet, çok şükür ki bu dünyada hala "insan"lar var...
Bu arada burada yaza elveda diyeli epey oldu, Türkiye'dekilere üşüyorum demeye utanıyorum :) Hele bu gece öyle bir fırtına vardı ki, böyle korku filmlerindeki gibi rüzgarın "vuuuuu" sesi, bi de her taraf karanlık, ağaçlar bi o yana bir bu yana savruluyor. Velhasıl ben böyle fırtına, böyle rüzgar ve hatta böyle yağmur görmedim arkadaş. Hiç durmuyor meret.
Geçen tramvay beklerken durağa bi kadın geldi sırılsıklam olmuş bi yandan şemsiyesini kapamaya çalışıyor, (evet şemsiye olduğu halde sırılsıklam). Kadın bi anda "Sabah yağmur, akşam yağmur! Bi güneş göremedik kaç gündür" diyerek kendi isyanını dile getirirken, benim de hislerime tercüman oldu sağolsun.

Neyse iftar vakti yaklaşana kadar çalışmaya devam edeyim ben. Saat 5'ten sonra beyin fonksiyonlarım duruyor mübarek :) sonra bekle ki iftar olsun, beyne glikoz gitsin falan filan.

He bu arada, iftarda kola içmeyene yıldızlı pekiyi! :)




Ağustos 17, 2010

tenefüs 2

Sezen Aksu'nun "Düğün ve Cenaze" albümünü dinliyorum ne zamandır. Goran Bregoviç'in o güzel Balkan ezgileri ile Sezen Aksu'nun güzel sözleri birleşince ortaya ne kadar güzel bir albüm çıkmış. Meğersem zamanında bu albüm ilk çıktığında epey tepki toplamış müzik camiasından, hiç beğenilmemiş. Evet biraz farklı bir albüm olmuş, ama bazı şarkıları var ki... Film gibi... Keşke bir film, dizi yapsalar mesela, Balkanlarda geçen bir aşk hikayesi... Ucu İstanbul'a da uzansın. Böyle en can alıcı yerlerinde Toygar Işıklı'nın, Kıraç'ın her bestesi birbirinin aynısı gibi gelen duymaktan bıktığım sesleri melodileri girmese de Sezen Aksu "Allahın varsaa" diye haykırsa, "Vicdansız rüyama şarkıma şiirime girdin" dese...
Esas oğlan bilmem hangi sebepten çekip gittiğinde, esas kızın içi yanarken güçlü duran haline ithafen "Bahiyar ol üzülme, Rabbim verir sabrını, bu hesap böyle bitsin, Helal ettim hakkımı" dese Sezen Abla.
Bihterle Behlül olsun yine, ama bu sefer Bihter'e son anda dank etsin ve intihar etmesin. Gelsin Paris'e kursun hayatını, burda Behlül'den çok var hem. Amaan çorba oldu iyice :) -bunları kütüphanede önümdeki dağ gibi notlara kafa patlatırken bir kaçamak yapıp da yazıyorum, maksat kafa boşaltmak olsun :) -